ihya.org

tarihi mekanlar

Isparta Adada Antik Kenti

Pisidia Bölgesi'nin antik kentlerinden biri olan Adada, Isparta ili, Sütçüler ilçesine bağlı Sağrak köyü yakınındadır. Isparta'nın ve Kovada Gölü'nün güneydoğusunda yer alan kente Eğridir'den sonra Sütçüler'e uzanan asfalt yoldan 50 km. gidilerek ulaşılabilir. Ayrıca Isparta'yı Antalya'ya bağlayan yeni Aksu yolundaki Kovada - Eğridir ayrımından Adada'ya ulaşmak mümkünse de yolun bir bölümü henüz tamamlanmamıştır. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla kaplı tepeler tarafından sarılmış olan antik kent sadece bölgenin değil Anadolu'nun en sağlam kalabilmiş antik kentlerinden biridir. Burası bölge halkınca Karabavlu yaylası olarak anılmaktadır. Sütçüler'in eski adı olan Baulo ve Karabaolu veya Karabavlu adlarının Aziz Paul adından geldiği öne sürülmektedir. St. Paul'ün geçtiği Perge - Antiokheia (Yalvaç) yolu üzerinde bulunan bu iki yerleşmeye verilen isimlerin St. Paul'le ilişkili olabileceği yazılmıştır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi

Türk ve İslam eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesi olma özelliğine sahiptir. 1914 yılında Evkaf-ı İslamiye Müzesi adıyla Süleymaniye Külliyesi İmaretler bölümünde kurulan müze, 1965-1983 yılları arasında onarılan İbrahim Paşa Sarayı'na taşınmış ve 1983 yılında ziyaretçilere açılmıştır. Sultan Ahmet Meydanı batısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı (16 yy.) 1983 yılından beri Türk ve İslam Eserleri Müzesidir. Sultan sarayları dışında günümüze gelen tek özel saraydır. Kemerler üzerine yükseltilmiş yapı 3 taraftan ortadaki terası çevreler. Terastan müzenin ilk bölümüne merdivenlerle ulaşılır. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinde meydana getirilmiş nadir sanat eserleri sergilenmektedir. Taş ve pişmiş toprak, metal ve seramik objeler, cam eşyalar, el yazma kitaplar devirlerinin en kıymetli örnekleridir. Büyük salonların bulunduğu geniş camekanlı kısımda, 13-20 yy.ların el işi Türk halılarının şaheser örnekleri sergilenir.

İstanbul Mozaik Müzesi

Sultan Ahmet Camii Çarşısı M.S. 4 ile 6 yy. arasına tarihlenen eski “Büyük Saray” kalıntılarının üzerine inşa edilmiştir. Buraya ait yer mozaikleri çarşının alt tarafında, orijinal yerlerinde bulunmuştur. 1930’larda ortaya çıkarılan mozaikler büyük bir salonun tabanını süslemekteydi. Av, günlük yaşamdan sahneler ve dekoratif desenler yüksek kalitede işçilik eserleridir. Meduza Kafası, bir aslan avından sahneler, akantus yaprakları ile sarılmış büstler en göz alıcı sahnelerdir.

Yalova Atatürk Köşkleri

Bir yerleşim merkezi olarak tarihi oldukça eskilere dayanan Yalova Termal, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde de dikkatleri üzerinde toplayarak küçük oranda yapılaşmalara ve onarımlara sahne olmuştur. Tedavi edici doğal kaynakları ve yeşil çevresiyle Yalova ve Termal, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün de beğenisini kazanmıştır. Çeşitli nedenlerle geldiği Yalova’da kendisine Baltacı Çiftliği’ndeki köşk tahsis edilmiş, daha sonra Millet Çiftliği’ndeki köşk yaptırılmıştır.

Yerini, Atatürk ve arkadaşlarının seçtiği Atatürk Köşkleri grubu içinde yer alan Atatürk Köşkü ise; çok kısa bir süre içinde tamamlanışı ve bir “Atatürk Evi” niteliği taşımasıyla tanınmaktadır.

İstanbul Maslak Kasırları

Levent ve Ayazağa semtlerini birbirine bağlayan ana yolun sağında bulunan Maslak Kasırları’nın yer aldığı çevrede ilk yapılaşmaların, Sultan II. Mahmud Dönemi’nde (1808-1839) başladığı ve bu bölgenin Sultan II. Abdülhamid’in veliahdlığı sırasında sultanlara ait bir av ve dinlenme yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu yıllarda tarih sahnesine çıkan ve bölgeye özel bir konum kazandıran Maslak Kasırları’nın ne zaman ve kim tarafından yaptırıldıkları tam olarak saptanamamakla birlikte, büyük bir bölümü Sultan Abdülaziz Dönemi’ne (1861-1876) tarihlenmektedir.

170.000 m2’lik orman arazisinin ortasında yeşilin tüm tonlarını barındıran bir koruluğun içinde yer alan Maslak Kasırları’ndan günümüze; Kasr-ı Hümâyûn, Mabeyn-i Humâyûn ve Limonluğu, Çadır ve Köşk Paşalar Dairesi gelebilmiştir. Boğaziçi’nin Karadeniz’e açıldığı noktayı çok iyi görebilen bir konumda, çevrelerindeki yeşil örtüyle bütünleşen bu yapılar, 19. Yüzyıl sonları Osmanlı mimarlığı ve süslemeciliğinin seçkin örneklerini oluşturmaktadır.

Milli Saraylar

İmparatorluğun yönetim merkezi ve padişahın konut, konaklama, konuklarını ağırlama yeri olarak inşa edilen ve İstanbul’un tarihsel dokusu içinde yerlerini alan saray, köşk ve kasırlarımız; dönemin kültür, sanat ve saray yaşamındaki batılılaşmaya yönelik değişiklikleri yansıtan son örnekleri oluşturmaktadır.

İstanbul Kariye Müzesi

“Chora” adının orijinal anlamı şehir dışı, kırsal alandır. 5. yy.da yapılan Roma şehir surlarından evvele ait olan, belki küçük bir kiliseye verilen isim, aynı yerde yapılan sonraki kiliselerin de adı olmuştur. Günümüzdeki küçük yapı 11 ile 14. yy.la tarihlendirilir. Hareketli dış mimarisinin yanında iç mozaik ve fresko dekorasyonları Bizans sanatının Rönesans'ı sayılan şaheserlerdir. Bunlar, 14. yy da yapılan eklentilerle birlikte Theodor Metohides tarafından yaptırılmıştı.

İstanbul'da ölmeden önce bu yerleri gezin

İstanbul, sayamayacağımız kadar güzellikleri içerisinde barındıran bir şehir. Bu şehri hakkını vererek gezmek, tarihî ve turistik mekânları ziyaret etmek ve İstanbul’la sembolleşen lezzetleri tatmak için ise bir rehberden yardım almak şart.



İnkılap Yayınevi’nden çıkan ‘İstanbul’da Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey’ kitabı İstanbul’u gezmek isteyenlerin başucu kitabı olacağa benziyor. Kitap, aynı zamanda ‘2010 Avrupa Başkenti İstanbul’ etkinliklerine katılanlara rehberlik yapacak. Kitapta turistlerin işlerini kolaşlaştıracak ‘Doğaya çıkılıyor’, ‘Dinî açıdan önem taşıyan alan’, ‘Müze veya ören yeri’ gibi ‘akıllı’ işaretler var. İşte İstanbul’da iyi bir vakit geçirmek için gezip görmeniz gereken yerler ve farklı lezzetler…

Hz. Peygamberin Ayak Bastığı Topraklar ve Şam’ın Şekeri

Perşembe günü başlayıp, pazartesi günü biten beş günlük Suriye gezimizin üzerinden bir ay geçmesine rağmen, hâlâ tadı damağımızda kaldı diyebilirim. Dünyanın bir çok tarihî beldesini gezmek gibi bir emelim ve duam vardı. Bu duam fazlasıyla gerçekleşti hamd olsun. Bunun da grubumuzun arasındaki samimi kardeşlik duygularından kaynaklandığına inanıyorum. Unutulmaz güzellikler yaşadık. Hacılarımızın karayoluyla hacca giderken niye buralara uğramadan geçmediklerini çok iyi anladık.

Buram buram din ve tarih ve Osmanlı kokan bu topraklar bir ömür geçse değecek cinsten yerlermiş. Görmek, gezmek ve yaşamak nasip oldu. Okuyucularımıza da hararetle tavsiye edeceğim bu seyahat, hem çok ucuz, hem çok doyurucu geçeceğini şimdiden temin edebilirim. İlk fırsatta hemen Şam’a, Halep’e, Humus’a doğru yola çıkınız. Gecikmeyiniz; insanlık hâli, bir daha belki bir fırsat bulamayabilirsiniz, bizden demesi... Gelelim gezimizden sunacağımız bilgilere:

Bursa Ulu Camii Minberindeki Sırlar

602 yıllk bir minber... Tarihi minber üzerinde güneş ve galaksi sistemleri var. Hem de gezegenlerin büyüklük oranları ve yörüngeleri gerçek oranlarla örtüşüyor...

1402 tarihinde (Hicri 804) inşa edilen Bursa’nın tarihi sembollerinden Ulu Caminin minberinin Doğu yakasında (mihraba bakan yüz) Güneş sistemi, Batı yakasında ise Galaksi Sistemi yer alırken evrenin kül olarak tasvir edildiği ileri sürüldü. 602 yıllık tarihi minberdeki şekiller bu tespiti doğrular nitelikte. Hem de minberin her iki yüzünde şaşırtıcı şekilde evrenin haritalarının adeta bir krokisi var. Bu kadar büyük bir tesadüf olabilir mi, yoksa bu minberin banisi gerçekten bir astronomi hayranımıydı?

Top