İhya Sanat

İhya Sanat

İhya Sanat

İhya ve İmam Gazali

İran’ın Tus şehrinde 450/1058 yılında doğan Gazzali, İslâm dünyasının her bölgesinde tanınan, otoritesini bin yıldan beri sürdüren ender şahsiyetlerden biridir. 505/1111’de aynı yerde vefat etti.

En meşhur eseri İhyâu Ulûmi’d-Din’i ölümünden yaklaşık beş yıl önce tamamlamıştır. Önsözünde, eserin yazılış gerekçesini anlatırken, özellikle şekilci âlimlerden, siyâsilere göre fikir değiştiren bilginlerden, nutukçu vâizlerden, lüzumsuz kelam tartışmalarıyla vakit geçirenlerden şikâyetle selef-i sâlihînin yolundan uzak kalındığının altını çizer.

İhya, daha önceki yıllarda kaleme alınan; fıkıh, kelâm ve tasavvuf kitaplarından etkilenmiş, kendisinden sonraki asırlarda söz konusu konulurla ilgili kaleme alınan eserleri etkilemiştir.

Rüya içinde bir rüya: İsfahan

Selman-ı Farisi’nin, Kılıç Arslan'ın şehri İsfahan.

Kurduğu rasathaneden gökleri inceleyen, feleğin kaç bucak olduğuna dair dizeler döktüren Ömer Hayyam’ın şehridir İsfahan. Ragîb El İsfahani’nin şehri.
Büyük bir ilim havzasıdır İsfahan. Medreselerinden ne hikmet adamları, sanatçılar, bilim adamları geçmiştir.

Alparslan'ın barış teklifine, “Ordumu İsfahan'da kışlatıp, Hemedan'da sulayacağım” şeklinde karşılık veren Diyojen rüyası İsfahan'a kavuşamamıştı. Şimdi de Bush oraya göz dikmiş duruyor.

Eğri Minare

Süleymaniye Camiinin inşası tamamlanmış, ibadete açılacağı gün ilan edilmişti O gün gelince İstanbul'un her yanından insanlar bu eşsiz eserin açılışında bulunmak için şehrin bu noktasına akın etmişti Herkes hayranlıkla bu Türk mucizesini seyrediyordu Fakat bunlar arasında bulunan bir çocuk, "Aaa şu minareye bakın nasıl eğri!" diye bağırıyordu Herkes de bakıyordu ama bir eğrilik görmüyordu. Çocuğun minarelerden biri için eğri dediği Mimar Sinan'a kadar ulaştı Koca mimar hemen çocuğun yanına geldi ve ona, "Yavrum hangi minare eğri göster bana" dedi Çocuk da "İşte şu" diye minarelerden birini gösterdi.

İstanbul'da ölmeden önce bu yerleri gezin

İstanbul, sayamayacağımız kadar güzellikleri içerisinde barındıran bir şehir. Bu şehri hakkını vererek gezmek, tarihî ve turistik mekânları ziyaret etmek ve İstanbul’la sembolleşen lezzetleri tatmak için ise bir rehberden yardım almak şart.



İnkılap Yayınevi’nden çıkan ‘İstanbul’da Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey’ kitabı İstanbul’u gezmek isteyenlerin başucu kitabı olacağa benziyor. Kitap, aynı zamanda ‘2010 Avrupa Başkenti İstanbul’ etkinliklerine katılanlara rehberlik yapacak. Kitapta turistlerin işlerini kolaşlaştıracak ‘Doğaya çıkılıyor’, ‘Dinî açıdan önem taşıyan alan’, ‘Müze veya ören yeri’ gibi ‘akıllı’ işaretler var. İşte İstanbul’da iyi bir vakit geçirmek için gezip görmeniz gereken yerler ve farklı lezzetler…

Eğri Minare (Kızıl Minare)

XIII. yüzyıl Selçuklu eserlerinden olan Eğri Minare, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın babası Sultan I. Keyhüsrev tarafından 1221-1236 yıllarında yaptırılmıştır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Minare, ayrıca ekseninden 27 C eğri oluşundan ötürü de Eğri Minare olarak isimlendirilmiştir. Kaynaklarda minarenin yanındaki caminin sonradan yapıldığı yazılıdır. Osmanlı kaynaklarının birisinde buradan Keyhüsrev Camisi ve Minaresi olarak söz edilmektedir.

Minare Tarihi

İslamiyette ilk minare Mısır'n başkenti Fustat/Yeni Kahire'deki Amr İbn Al As camisinde inşa edilmiştir. Minare ana parçaya Emevi Meliki I. Muaviye zamanında vali Meslem bin Muhalled tarafından 678 yılında eklenmiştir.

Arap, İran, Hint, Türk, Mısır minare şekilleri farklıdır. Minare sanatının büyük ustası Mimar Sinan bu yapı öğesine geometrik ve zarif şeklini vermiştir. İnce çubuk ve kabartma süslü minarenin benzersiz örneği Şehzade Camii minareleridir. Selimiye Camii'nde uyguladığı teknikte minarenin üç şerefesine ayrı merdivenlerden çıkılmakta ve her merdivenden çıkan diğerini görmemektedir.

Diyâr-ı Şam

Özlemini duyduğum, Şam şehrinin ziyaret vakti gelip çatmıştı. Bu özlemle beraber diğer bir özlemini çektiğim Yahyalılı A. Ramazan Dinç hoca, efendinin de ziyarete gidilecek grupta bulunması ayrıca zevkimize bir zevk daha kattı. Onunla böyle güzel bir yolculuğa çıkmak, hak etmediğimiz halde Allah (cc)’ın bizlere bir ikramı, bir hediyesiydi. Yolculuk boyunca da anladığım, gerçek bir Allah dostu, yanında bulunanların hallerine göre hareket edip, onları zor durumda bırakıp, itiraz hallerini yaşatmak istemiyorlar. Onların bulunduğu ortamda nefes almak, cennet bahçelerinde nefes almak gibidir. Kâmil bir insana itiraz etmenin (Kur’an ve Sünnet dışında) ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu insan sonradan daha iyi anlıyor ama iş işten çoktan geçmiş oluyor. O insanın bizlere göstermiş olduğu engin şefkat ve merhametin Allah (cc)’tan bize bir rahmet olduğunu unutmayalım. Bizlerin günahlarına, kusurlarına ve usulsüzlüklerine rağmen bizleri idare edip, aman bu lokomotiften ayrılıp helak olmasınlar diye şefkat gösterdiklerine cân u gönülden inanıyoruz.

Bayram gecelerini ihyâ etmek

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bayram denilmesinin sebeplerini şöyle açıklamaktadır:

1- Mü'minler, Ramazan Bayramında, Allahü teâlânın farz kıldığı Ramazan orucunu tutabildikleri için çok sevinirler, bunu bayram kabûl ederler.

2- Bayramlar her sene tekrar geliyor. Bu sevinçli gün tekrarlandığı için bayram denilmiştir.

3- Bayramda Allahın ihsânı bol oluyor. Bol bol ihsâna kavuşulduğu için bayram denilmiştir.

O Gece Kadir Gecesi miydi?

BU SORU HZ. PEYGAMBER'DEN BU yana her Ramazan'da birçok müslümanın gündeminde yer alagelmiştir. Gerçi sorunun zaman kipi değişmekle beraber içeriği aynılığını muhafaza etmiştir. Kur'an ayeti ile bin aydan hayırlı diye haber verilen bir geceyi aramanın heyecanıdır insanı bu soruya sevkeden. Birçok soru gibi bu sorunun da tek bir cevabı yok. Kimilerine göre cevap iki şıktan oluşacak kadar basittir: evet veya hayır. Kimilerine göre ise sorunun kesin bir cevabı olamaz. Kuantumdaki belirsizlik ilkesi gibi olasılıkla tahmin edilebilir, ancak kesin olarak bilinmez. Kimileri de Allah'ın sevgili kullarının bir nevi ilhamla bu geceyi bileceklerini iddia eder. Kimileri ise bu denli müstesna bir gecenin fizik aleminde kainat çapında bir alameti olduğuna inanır ve atomlardan ta galaktik sisteme kadar bu geceye işaret eden bir fiziki hadiseyi aramaya koyulur.

Sultan Süleyman "Cami Bitsin" Emrini Veriyor

Artik, Sultan Süleyman'i da, Koca Sinan'i da ölümsüzlestirecek, Türk mimarlik sanatinin üstünlügünü gösterecek eser bitmis sayilirdi. Halk gibi hükümdar da açilisi sabirsizlikla beklemekteydi. Fakat Mimar Sinan titizlik gösteriyor, yapinin hiçbir kösesinde en ufak bir ihmal görülmemesi, hiçbir seyin unutulmamasi için çalisiyordu. Sinan'i çekemeyen bazi kisiler de Sultan'a, onun isini ihmal ettigini, kubbesin durmasindan da süphe ettiklerini söylemek küçüklügünü gösterdiler.

Açilisin gecikmesine, isin bir an önce bitirilmemesine gerçekten cani sikilan Sultan Süleyman bir gün camie gitmis, Mimar Sinan'i minber ve mihrapta bazi rötuslar yaparken görmüs ne ona söyle demisti:

100 Milyarlık Minare!

Depremde hasar gören, daha sonra yıkılan Bolu ilimiz Merkez Kadı Camii minaresi'nin yapım için harcanan miktar şu ana kadar tam 100 milyara ulaştı.
• Minare için yıllarca uygun taş arandı. En sonunda uygun taş Kırklareli'nde bulundu. Şimdi ise camiinin bahçesine kurulan şantiye ile, taşlar işlenmeye başlandı. Camii için harcanan masrafların 100 milyarı da geçeceği tahmin ediliyor.

Ezansız Semtler

Kendi kendime diyorum ki; şişli, Kadıköy, moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, ramazan ve kandil günleri hissedilmez. Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl görürler?

İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu Müslüman rüyasıdır ki, bizi henüz bir millet halinde tutuyor. Bugünkü Türk babaları havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular, doğarken kulaklarına ezan okundu, evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler, mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kuran’ın sesini işittiler; bir raf üzerinde duran Kitabullah’ı indirdiler, küçücük elleriyle açtılar, gülyağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar.

Selimiye Külliyesi ve Birimleri

Selimiye Külliyesi, caminin yanısıra medrese, hamam, türbe, imaret gibi birçok binadan oluşan ve külliye denen yapılar topluluğudur. Mimar Sinan, külliyenin öbür yapılarının boyutlarını küçük tutarak tüm dikkatlerin cami üzerinde toplanmasını sağlamıştır.

Bugün Edirne Müzesi‘nin bir bölümünün yer aldığı medreseler, dış avlunun güney kenarının köşelerinde ve caminin kıble duvarının önündedir. Külliyenin son yapısı olan arasta (çarşı), sonradan III. Murad döneminde, Selimiye‘ye gelir getirmesi amacıyla vakıf olarak yaptırılmıştır. Arastada karşılıklı iki sıra halinde dizilmiş 124 dükkan vardır.

Kadir Gecesini İhya Etmenin Fazileti

Kadir Gecesini İhyâ Etmek (Kadir Gecesini İhya Etmenin Fazileti Ve Daha Ziyade Ramazanın Hangi Gecelerinde Olduğunun Açıklanması)

Bu bölümdeki bir sure, bir ayet ve yedi hadisten; Ramazandaki bu gecenin bin ay yani 83 sene 4 aydan daha hayırlı olduğunu, inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek bu geceyi değerlendirenin günahlarının bağışlanacağını, bu gecenin Ramazanın son on veya yedi gününün tek olanlarında aranması gerektiğini, bu gecede Rasûlullah (s.a.v.)'ın bize en çok okunmasını tavsiye ettiği duayı ve hayatı boyunca Ramazanın son on gününde ibadeti artırıp itikaf yaptığını öğreneceğiz. [1]

"Allah acaba şu bulut mu?"

Doğduğum evin bahçesinde gezindim. Eskiye çok eskilere uzandım. Hatıralar uğuldamaya başladı. İçlerinden bazılarını o kadar net hatırlıyorum ki sanki dün yaşanmış gibi. Eski evimizdeki odamın arka penceresinden seyrine doyamadığım iki manzara vardı.

Biri, namaz vakitlerini bildirmek için ezan okuyan müezzinin, minarenin demir parmaklıklı şerefesinde ağır ağır dönerek ezan okuyuşu ve sonra küçük kapıdan içeri girip kayboluşuydu ki, bana tarifsiz bir heyecan verirdi.

Odamın penceresinde bu manzarayı görmek için saatlerce beklerdim.

İkinci ve en büyük zevkim, annemin pencere kenarındaki çeyiz sandığının üstüne çıkarak külahta leblebi şekeri yemek ve pencereden, geçip giden bulutları seyretmekti.

Top